4 Nisan 2012

KIRIK

Aklım almıyor bazı insan hallerini; 


Hararetli bir tartışmanın ortasında, konuşma sırası tam size gelmişken, anlatacaklarınız varken, nedenler sunacakken, açıklama yapacakken belki "karşınızdaki insanın sizi dinlememesi" mesela... Siz onun söyleyeceklerini sabırla dinlemişseniz bir de, o saygıyı hak ettiğini düşünmüşsünüz üstelik... Zaten tartışmanın mantığı karşılıklı olması değil mi? Ne acayip bir durum; "eşya yerine konulmak". O an vazoyum ben sehpadaki, yerdeki halı, karşıda duran televizyon gibi. Herkes yaşamış ya da yaşıyordur mutlaka. Hatta "ben saksı değilim" diye haykıran bir adet ünlümüz vardı bizim, söz verilmiyor ona hiç diye delirmişti. Adama hak vermemek imkansız gibi bir şey... 


Sonra kendini vazgeçilmez sananlar var mesela, her şeyin en iyisine layık olduğunu düşünenler ya da her şeyin en  doğrusunu ben bilirim kişileri... Yaptığı iş ondan sorulur, en son sözü o söyler, her konuda bilgisi vardır, en doğrusu hep onun yaptığıdır... Siz ağzınızı açmaya korkarsınız, fikrinizi söylemeye hakkınız yoktur, vesaire... En çekilmez insan tipi. Uzak durun, nefesinizi boşa harcamayın hiç. Einstein olsanız kar etmeyecek nasılsa...


Hep benim istediğim olsun diyenler de mevcut tabii, dünya onun etrafında dönsün isteyenler. Çevresindekilere bundan nasıl fayda sağlarım diye bakan, uğruna yaptığınız onca şeyi görmezden gelip, istediğini yapmadığınızda size anında sırtını çeviren tipler... Vefadan, dostluktan, sevgiden, saygıdan bihaber olanlar hani... Bunların kadın cinsi hiç çekilmez mesela... Onlar için "aklımın almadığı insan halleri" başlığından çok daha fazlasını düşünmekteyim ama susacağım. Lakin çok uzun zaman önce öğrendim, "bencilliğin tedavisinin olmadığını." 


Hazır "nasıl insan bunlar ya" mevzusundayken yargıçları da anmadan geçmeyeyim. Bildiğimiz yargıçlar değil bunlar ama yanlış anlaşılma olmasın. Şu sizi hiç dinlemeden etmeden, anında yargılayanlar var ya, kendine bunu görev edinmiş olanlar. İlginç tür gerçekten... Neyse ki bu türün davranış biçimi sadece tek bir kişiye özel değil. Bunlar genellikle çevrelerindeki herkese bu şekilde davranıyorlar. O yüzden fazla ciddiye almamak lazım. 


Arkasına bakmadan bırakıp gidenler hakkında hiç yorum yapmayacağım. Bununla ilgili tek bir görüntü var zaten gözlerimin önünde; Bir sokak, tam karşımda ufak bir çay ocağı, sadece çay yapmıyorlar içeride ama karşıdaki adliyeden isterlerse diye fotokopi falan da çekiyorlar, büfe görevi de var ayrıca... Sarmaşıklar sarkıyor alçak damından, kirlenmiş plastik sandalyeleri var... Neyse ne; daha bunun gibi bir çok detayı mevcut zihnimde. Üzerinden 10 yıl geçti ama hala dün gibi anımsıyorum. Çünkü bir saat boyunca gözlerimi dikip o görüntüyü izledim kımıldamadan. Soluma dönsem bırakıp gidenin arkasından bakıyor olacaktım, bakmadım. Gideceğini bildiğin birini izlemek kadar mantıksız ne olabilir ki. Sarmaşıklar yeşildi bir de, bahardı demek ki... Bu eylemi anlamsız bir insan hali olarak görmemin çok mantıklı bir sebebi var tabii ki; kırık bir aşk hikayesi değildi...


Aslında bu yazı "kırılan bir kalbin ne kadar acıyabileceği" üzerine olacaktı. Ancak sayfayı açana kadar geçen sürede, acı yerini belli belirsiz bir sızıya bıraktı. Bir süre sonra insan bu anlamsızlıklar karşısında pes ediyor çünkü. Düşünmeyi, anlam yüklemeye çalışmayı, "neden bana bunu söyledi şimdi, hak etmedim ki" diye yakınmayı bırakıyor. Sessizce kabul ediyorsun sadece, içinde silik bir umut, değişir diyorsun; "değişir dünya, değişir hayat, değişir insan..." Çünkü "değişmeyen tek şey değişimin kendisidir" demiş adamın biri, sen de "haklı valla" deyip inanmışsın. Yok öyle bir dünya dostum. Huy değişmiyor, insan değişmiyor. Akıl gelişiyor belki ama içinde değişmesi gerekenlerle birlikte... "7sinde 77sinde" mevzusu da buradan çıkma zaten. Ne varsa benim atalarımda var işte...


Velhasıl; "Kalp kırılıyor ve acıyor." 
Gerçi "kırık olsa duramazdım, çıkık o" belki ama... 
Hiç emin değilim ben işte...


fotoğraf buradan ...





P.S: Bu yazıda geçen olaylar ve kişiler gayet gerçektir. Ancak ben "insan halleri" diyerek durumları fazla yüzeysel ele almış olabilirim. Zira dünyada kaç milyar insan varsa o kadar da insan hali var; "insanlar çeşit çeşit" değil mi ama? (Genellemenin "dibine vura vura"...)




Sevgiler
Saygılar

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Ben bunu okuyunca pek bir içlendim. Sonra da güldüm kendi kendime "kırık olsa duramazdım çıkık o" ya. Ondan ben buradayım diyim istedim. Herşey çok güzel olacak diyim sen de al yapıştır o kırığa pardon çıkığa :) Bi de bence ne giydim postları da yap sen, okuyucuların bilmiyor ben söyliyim, Zea pek tarz giyinir. Pazar günü üzerindeki ceketi görmeniz lazımdı.Ayrıca ikimize de mint güneş gözlükleri alıcaz bu sene, daha güzel bakıcaz o insanlara :)

Optum seni

BB

ZEA by Merve Özbek dedi ki...

seni çok seviyorum canım mintçim :)
kocaman öperim...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...